Hacettepe Üniversite Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Alper Bulur ve Emekli Hâkim Konkordato Komiseri Gürkan Ahmet Gençkaya TÜGİAD Ankara toplantılarının konuğu oldu.
Konkordato sorunsalına ilişkin gerçekleşen sohbet toplantısı TÜGİAD Ankara Şubesi üyelerinden yoğun ilgi gördü. Ünlü Mali Müşavir Serkan Yıldız moderatörlüğünde gerçekleşen ve Ünlü Ekonomist İsmet Demirkol'un da ekonomiye ilişkin bilgilendirme yaptığı toplantının açılış konuşmasını yapan TÜGİAD Ankara Şube Başkanı Zafer Yıldırım “Düzenleyeceğimiz toplantılarımızla ekonomi ve iş dünyasına ilişkin soruları ve merak edilen bilgileri masaya yatıracağız. Bugünkü konumuz ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle birçok firmanın konkordato ilân etmesi. Konuşmacılarımızın açıklamalarıyla konkordato sorunsalını yakından inceleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Konkordato anlaşma sürecidir”
Hacettepe Üniversite Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Alper Bulur konkordato kurumuyla alakalı olarak yanlış bilinen doğruları aktardı. Bulur, özellikle toplumdaki algıya dikkat çekerek “Konkordato süreci, önceki dönemde uygulanan ancak yürürlükten kaldırılan iflâsın ertelemesi kurumundan farklı olarak, sadece borca batık olan şirketlerin başvurabildiği bir yeniden yapılanma değil, aktifi pasifinden fazla olduğu hâlde mali durumu bozuk olan şirketlerin yani nakit akışında sıkıntı yaşayan şirketlerin de başvurabildiği bir yöntemdir. Dürüstlük ilkesi çerçevesinde borçlarını yapılandırarak ekonomik hayatın içinde kalma mücadelesi veren şirketlerin başvurduğu bir yoldur. Konkordato, kelime anlamı itibarıyla da zaten anlaşma demektir. Borçlunun, kanunda öngörülen çoğunluktaki alacaklıları ile yaptığı bir cebri anlaşmadır. Borçlunun, asliye ticaret mahkemesinin tasdikiyle, borçlarını yapılandırarak belirli bir oranda ve/veya belirli bir ödeme takvimi içinde borçlarını ödediği bir anlaşma sürecidir” ifadelerini kullandı.
“Dürüstlük kuralına uygun hareket edilmeli”
İflâsın ertelenmesi kurumu yürürlükten kaldırıldığı için, 15 Mart 2018 tarihinden itibaren konkordatoya başvuru sürecinin başladığının önemle altını çizen Bulur “Takip edebildiğimiz kadarıyla 8 aylık süreçte 1028 şirketin konkordato sürecine başvurduğunu görüyoruz. Bunlardan bugüne kadar önemli bir kısmı ret şeklinde olmak üzere 257 tanesi karara çıkmış durumda. Konkordatonun tasdiki talebinin reddedilmesi daha çok kesin mühlet içinde müzakere sürecine katılan alacaklıların kanunda öngörülen çoğunlukla konkordatoyu onaylamamaları sebebine dayanmaktadır. Ayrıca, geçici ve kesin mühlet içinde dürüstlük ilkesine uygun olarak yeniden yapılandırma amacıyla hareket edilmediği takdirde, bu durumlar tespit ediliyor ve komiser raporlarıyla mahkemeye sunuluyor” dedi.
Kötü niyet tespiti ile komiser atanıyor
Emekli Hâkim ve Konkordato Komiseri Gürkan Ahmet Gençkaya ise, komiserin görevinin mahkemeler tarafından belirlendiğini anlatarak “Şu anda Türkiye’de uygulanan konkordato komiserliğinin yüzde 99’u nezaret etme şeklinde cereyan ediyor. Şirket yöneticilerinin bu süreçte kötü niyetli davranışları bulunduğu takdirde; mahkeme bu kez nezaret görevini kaldırıp, şirkete tamamen yönetici olarak atayabiliyor. Komiser nezaret görevi aldıktan sonra şirket yönetimi aynen kalmaya devam ediyor. Şirket yönetiminin şirketin faaliyetleri konusundaki bütün hareketleri komiserin onayına tâbi tutuluyor. Keza sözleşme yapması da aynı şekilde.” Şirketlere genellikle teşvik edici hususlarda bulunduklarını anlatan Gençkaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Firmanın dışarıya karşı ticari faaliyetini devam ettirdiği kişilere karşı da olumsuz etkilemesini önlemeye çalışıyoruz. Çünkü ne yazık ki bu durum ticareti de etkiliyor.”
İşçinin 3 aylık maaş alacakları devletten
İşçi alacaklıları ile alakalı da konuşan Gençkaya bu durumun farklı bir düzenlemeye tâbi tutulduğunu söyleyerek “Bir işçinin alacağı varsa, o alacağına dayalı olarak işvereni takip yapabilir. Malı mülkü varsa haczettirebilir. Devlet ben kendi alacağımı almayacağım, benim alacağım varsa siz onu işçilere verin diyerek, işçi alacaklarını farklı bir statüye koymuş. Onun haricinde de bir sigorta kurumu da var SGK nezdinde. Onda da ödenen primlerden dolayı bir meblağ birikiyor. İşçilerin konkordato talebinden önceki 3 aylık maaşlarını devlet karşılıksız olarak ödüyor. Böylece işçileri üretim yapmaya teşvik ediyoruz. Türkiye’deki en büyük sıkıntımız şirketler son ana kadar konkordato ve iflâs etelemeye başvurmuyordu. Nerdeyse 1 sene önce bunun farkındaydı ama bekliyorlardı. Şimdi konkordato ile şu geldi. Sadece borçlu olmak değil, ilerdeki borcunu ödeyememe tehlikesi varsa şimdiden konkordato isteyebilir.